20 Haziran 2011 Pazartesi

i'm no good !



Şarkının sözleri içinse aşağıya...

Kızcağız gerçekten iyi değil, değil mi ? üzüldüm aslında ben bu kızın haline. Aslında bana öyle geliyor ki yetenekli ama belli ki kendine yazık ediyor ne yazık ki... :(

Kendini toparlayıp bir konser daha vermeye gelirse, gideceğim bu sefer.

kimse bilmez


"seher yeli eser yırtar eteğini gülün
güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler
kopup dallarından toprak olmadalar her gün

bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe
aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen
mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte

bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim
gezecek, bizim toprağın yeşilliğince"

Ömer Hayyam 'ın dörtlükleri ile Mehmet Güreli bestesi....

Liberté by Paul Eluard


On my school notebooks
On my desk and on the trees
On the sands of snow
I write your name

On the pages I have read
On all the white pages
Stone, blood, paper or ash
I write your name

On the images of gold
On the weapons of the warriors
On the crown of the king
I write your name

On the jungle and the desert
On the nest and on the brier
On the echo of my childhood
I write your name

On all my scarves of blue
On the moist sunlit swamps
On the living lake of moonlight
I write your name

On the fields, on the horizon
On the birds’ wings
And on the mill of shadows
I write your name

On each whiff of daybreak
On the sea, on the boats
On the demented mountaintop
I write your name

On the froth of the cloud
On the sweat of the storm
On the dense rain and the flat
I write your name

On the flickering figures
On the bells of colors
On the natural truth
I write your name

On the high paths
On the deployed routes
On the crowd-thronged square
I write your name

On the lamp which is lit
On the lamp which isn’t
On my reunited thoughts
I write your name

On a fruit cut in two
Of my mirror and my chamber
On my bed, an empty shell
I write your name

On my dog, greathearted and greedy
On his pricked-up ears
On his blundering paws
I write your name

On the latch of my door
On those familiar objects
On the torrents of a good fire
I write your name

On the harmony of the flesh
On the faces of my friends
On each outstretched hand
I write your name

On the window of surprises
On a pair of expectant lips
In a state far deeper than silence
I write your name

On my crumbled hiding-places
On my sunken lighthouses
On my walls and my ennui
I write your name

On abstraction without desire
On naked solitude
On the marches of death
I write your name

And for the want of a word
I renew my life
For I was born to know you
To name you

Liberty.

19 Haziran 2011 Pazar

aşk



20lerinde aşk bir duygu, ama 40larında aşk artık bir karar...

hoş bir animasyon :



Şairin Romanı



Şairin Romanı
Murathan Mungan
Metis Yayınları
Yayın Yılı: 2011
592 sayfa
Kitap Kağıdı
13x19,5 cm
Karton Kapak
ISBN:9753428095
Dili: TÜRKÇE






Mungan söyleşilerinde kitapta bir de oyun yaptığını belirtmiş... Benim gözüm korktu, nasıl bulunur bilmem.... Kopya çeksek ?

"Dilimizde çok kullanılan bir kelimeyi 582 sayfa boyunca hiç kullanmadım
Kitapta bir oyun yaptım, bir bulmaca. Hürriyet okurlarına söylüyorum. Tıpkı George Perec’in bir kitap boyunca eharfini kullanmadığı gibi, dilimizde çok kullandığımız bir sözcüğü bu romanda hiç kullanmadım. 582 sayfaboyunca yalnızca bir tek yerde o sözcük geçiyor. Onu da özellikle bıraktım. Geri kalan her yerden ayıkladım. Sözcük anlamı dışında, yan anlamlarını da çok kullandığımız bir sözcük. "


Buyurun efendim bu da Radikal Kitap'tan Murathan Mungan testi... benim 2 yanlışım var...

ve son



Emile ya da Eğitim Üzerine

EmileTitle.jpeg

Emile ya da Eğitim Üzerine

Jean Jacques Rousseau
Türkiye İş Bankası Yayınları

Çeviren: Yaşar Avunç
Yayın Yılı: 2009
3. Hm. Kağıt
758 sayfa
12,5x20,5 cm
Karton Kapak
ISBN:9944885997
Dili: TÜRKÇE


anne babasına yalan söylemeyen çocuk var mıdır ?
anne babama ilk kez ne zaman yalan söylemiştim ?
acaba doğru söylesem ne olurdu ?
anne babalar çocuklarının nasıl bir insan olacağı konusunda ne kadar güce sahipler acaba ?
anneler ve oğulları
anneler ve kızları
çocuk denen mekanizma
çocuğuna yalan söylemek
doğru nedir yanlış nedir
vicdan
erdem
iyi insan olmak





16 Haziran 2011 Perşembe

Dolmabahçe'de Tam Ay Tutulması

Her gece arka balkondan görünen aydede bu gece bulutların arkasına saklandı...
Ama aklımıza koyduk bir kere, bir fotoğrafını çekmeden olmaz...
Dolmabahçe sahiline kadar takip edildi Ay, tam umudu kesmişken birden gösteriverdi kendini..
Hani, evet ay tutulmuştu ve birden bırakıldı ...
buyrun,
yıl 2011, 15 Haziran'ı 16 Haziran'a bağlayan gece,
saatler gece yarısı civarı,
yer İstanbul, Dolmabahçe, sahildeki çay bahçesi...

@@@@@@@

Bu gün çok uzaklardan, çok eski bir arkadaştan, hiç beklemediğim bir telefon geldi...
hayat sürprizlerle dolu...
Posted by Picasa

14 Haziran 2011 Salı

15 Haziran Tam Ay Tutulması


GÖKYÜZÜ.ORG > ODTÜ AMATÖR ASTRONOMİ TOPLULUĞU'ndan alıntıdır :


"15 Haziran Tam Ay Tutulmasıe-Posta
Gökyüzü Haberleri
Mehmet Kemal Ardoğa tarafından yazıldı.
Salı, 14 Haziran 2011 10:00

15 Haziran 2011 tarihini not edin. Çünkü 15 Haziran 2011 gecesi (15 Haziran'ı 16 Haziran'a bağlayan gece) Tam Ay Tutulması gerçekleşiyor. Kuzey Amerika hariç Dünya'nın çoğu yerinden gözlenebilecek olan bu doğa olayı Dünya'nın yarı gölgesinin Ay'a düşmesiyle başlayacak (saat: 21.22). Sonrasında Ay'ın Dünya'nın tam gölgesine girmesiyle tam tutulma başlayacak (saat: 22.22). En büyük tutulmadan (saat: 23.12) sonra Ay Dünya'nın tam gölgesinden çıkıp (saat: 00.02) yarı gölgesine girecek. Yaklaşık bir saat sonra da Ay Dünya'nın yarı gölgesinden çıkacak (saat: 01.02). Bu doğa olayını gözleyebilmek için bir gözlem aracına ihtiyacınız yok.

Özellikle tam tutulma saatlerinde (saat: 22.22 - 00.02) dışarı çıkıp Ay'ı bulmaya çalışmanızı tavsiye ederiz.

Tam Ay Tutulması

Telif Hakkı: Jimmy Westlake / Yampa, Colorado"


Wikipedia 'dan özet :

"Ay kendi yörüngesinde dolanırken, belli durumlarda Dünya'nın gölgesine girer. Buna Ay tutulması denir. Ay'a karşı olan Dünya yüzeyine çarpan güneş ışınları Dünya'nın atmosferi tarafından kırıldığı için, Ay tutulmasında Ay tamamen kaybolmaz. Dünya etrafında kırılan ışıklarda mavi renk yutulduğu ve kırmızı renk yansıtıldığı için, Dünya'nın gölgesi kırmızı renkte görülür. Bu güçsüz ışık kalıntıları görünürlüğü mahalli atmosferik şartlara bağlı olarak Ay'ı tuhaf bir bakır renginde ortaya çıkarır. Ortalama Ay tutulmasının zamanı yaklaşık 40 dakika ile bir saat arasında değişir. Ay tutulması, yeryüzünün ayın ufuk çizgisinin üzerinde olduğu herhangi bir bölgesinden gözlenebilir. Ay tutulması genellikle yılda iki kere ortaya çıkar. Bazı özel durumlarda ay tutulmasının hiç ortaya çıkmadığı veya üç defa ortaya çıktığı da olabilir."

Moon eclipse.gif

21 Aralık 2010 'daki Ay Tutulmasından fotoğraflar :

13 Haziran 2011 Pazartesi

umuş

Umuş

Bütün iyi kitapların sonunda
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır

Parmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın
Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

Edip Cansever



12 Haziran 2011 Pazar

2011 dileği




"Bugün 28 Nisan 2011, yarım milyon durgun
Zekâlı Bokingam sarayının balkonuna
Dikmiş gözlerini, iki milyar gabi ekran
Önüne kilitlenmiş, Cambridge dükü düşesi
Dudak ucuyla öpecekmiş. Bir balkon bulsam
Çıkacağım dışarı ben de, gelene geçene
Göstereceğim işeyaramaz emektar dükümü,
Onlarınkini bilemem, ben müstakbel saray
Şairi ya da soytarısı, budur kayıp hayatımın
İçimi acıtan dökümü."

Enis Batur'un bu Cuma günü, 10 haziran, Radikal Kitap'ta yayınlanan şiirinden bir kısım.


Şu anda seçim sonuçları ile ilgili tek aklımdan geçen şey + tek dileğim şudur : milletvekilleri mecliste yemin ederken bir kaos yaşanmasın... Artık bunları geçmiş olalım ne olur...



66.SONE

66.SONE (William Shakespeare’a ait eserin çevirisidir)

vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen’ e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Can Yücel


farid farjad






Sadece bu adam için bile Muhteşem Yüzyıl sağolsun...

11 Haziran 2011 Cumartesi

Endonezya 1, Nisan 2011

20 Nisan 2011, Endonezya, 12 Mile Road

Kahve ve kakao çiftliğine giden merdivenler.


LUWAK kedileri.
Şu anda pahalı ve nadir luwak kahvesini yapmakla meşgüller

Kahve ağaçları.

Kavrulmuş ve kavrulmamış kahveler yanyana.

Kahve kavuran Endonezyalı kadınlar.

LUWAK COFFEE

kahve ve kakao çiftliğinden kareler





















Posted by Picasa

Kopi Luwak - nedir biliyor musunuz ?

Kopi Luwak ya da civet coffee ya da luwak kahvesi - dünyanın en pahalı ve en az üretilen kahve çeşitlerinden birisi.
Neden dersiniz ? Çünkü üretim süreci "özel" :)

Bu kahve bir tür kedi dışkısından üretiliyor.
Iyy demek yok, işkembe, kokoreç, mumbar dolması... anladınız siz onu..

Kopi, Endonezyaca kahve demekmiş, Luwak ise Endonezya'da, Sumatra, Java ve çevre adalarda yaşayan, memeli ve etobur bir Misk kedisi türü.

Bu luwak kedicikleri, ki kedi ile sıçan arasında bir görüntüleri var aslında, meyve yiyerek besleniyorlar. Taze kahve çekirdekleri de bu meyvelerden biri.
Hayvancık bunu yiyor, tabi bununla birlikte başka meyveler de yiyor.
Sindirim sırasında bu kahve çekirdekleri fermante oluyorlar, ama sindirilmiyorlar.
Bu fermantasyon sürecinde, kahve çekirdeklerinin acımsı tadı azalıyor, diğer meyvelerin aroması ile kahve çekirdeğinin aroması karışıyor,
hatta kafeininin bir kısmı bu kediciğin kanına karıştığından tadı da yumuşuyor, ama tanecik olarak kalmayı da sürdürüyor.

Neyse efendim, hayvancık kakasını yapınca, köylüler bunları toplayıp, yıkayıp, temizleyip, kurutuyorlar.
Bir güzel kavurup, dünyanın en lezzetli ve en pahalı kahvelerinden birini hazırlıyorlar...

Bu çekirdeklerden yapılan kahve aromatik, yumuşak ama yoğun ve güçlü, böyle biraz çikolata-kakao gibi, ağızda etkisi uzun süre kalan bir tada sahip.

Bu luwaklar kahve üreticilerinin çiftliklerinde besleniyorlar. Endonezyada luwakların kakasından kahve yapılırken,
Çin'de ise luwakların eti yeniyormuş. Çinliler zaten her türlü malzemeyi yenilebilir hale getirmekle meşhur ve sayıları çoook olduğundan,
ne bulsalar yedikleri için, şaşırtıcı da bir durum değil... Luwak, et işte :)
Nisan 2011'de Endonezya'da iken, Bali adasında bir kahve ve kakao çiftliğine gittik. Çeşitli kahve, kakao ve yerel çay çeşitlerini tattık,
Kopi Luwak tadımı yoktu, ama satışı vardı. Ben de birazcık aldım. Sanıyorum 50 gramlık bir pakete 10 Dolar verdim. Kilosunu 200 $a geliyor.
Öyle çoook etkilenmedim tadından, evet yumuşak bir tadı var ama, kahveden çok kakaoya benzettim ben, belki de turist kazığı yedik bilemiyorum...

Tatmak isteyenlere, evde hala biraz kaldığını söyleyeyim :) Beklerim ...

LIFE Dergisine ait bu link'te fotoğraflarla güzel bir anlatım görebilirsiniz.




yeni bir şey öğrendim / Baykal Gölü

Sibirya'da bulunan BAYKAL GÖLÜ'nün,
- dünyadaki en derin gölü olduğunu,
- Hazar Denizi'nden sonra, dünyadaki en büyük gül olduğunu, ( ki Hazar Denizine deniz diyoruz, o kadar yani )
- dünyanın tatlı su kapasitesinin yaklaşık %20'sinin bu gölde depolanmış olduğunu,
- bu gölün sıcaklığının nadiren 8 santigrad dereceden yükseğe çıktığını,
- içinde yaklaşık 300 kadar endemik (sadece buraya özgü) canlının ( balık- yosun vb) yaşadığını,
- dünyada sadece 2 gölde tatlı su foku yaşadığını ve bu göllerden birinin Baykal Gölü olduğunu
öğrendim...


trip advisor - Duygu'nun Dünya Haritası




Nasıl oluyorsa oluyor ! ben bu en üstteki haritayı bir türlü düzeltemiyorum :(
56 ülkeye gitmedim, en sevdiğim şehirlerin ilki de NY değil, İSTANBUL...
33 ülkede 183 şehire gitmişim, ve daha gitmek istediğim 32 ülkede 97 şehir daha varmış :)) 32 yeni ülke değil, bu sayıya gittiğim ama bir daha gitmek istediğim ülkeler de dahil.
Peki, 183 + 97 kaç yapar ? 280...
Peki TripAdvisor neden toplam 283 diyor ? Çünkü en sevdiğim şehirleri de, nedendir bilinmez, bir kere daha ekliyor toplam şehir sayısına, ediyor 283... Asabiysem, sebebim var !!

Neyse, en favori şehirlerim, sırasıyla :

  • İstanbul, Türkiye - dünyanın en güzel şehri, herşeye rağmen !
  • Floransa, İtalya - zamanda yolculuk
  • New York, NY, ABD - dünyanın tepesi

  • Tutmayın beni, gezmek istiyorum.
    "Mutluluk Vardığınız Yer Değil Çıktığınız Yolun Ta Kendisidir...."

    9 Haziran 2011 Perşembe

    7 Haziran 2011 Salı

    uzaklardayken ...



    KENT

    Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.

    Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.

    Yazgıdır yakama yapışır nereye kalkışsam;

    ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.

    Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.

    Nereye çevirsem gözlerimi,nereye baksam

    hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,

    yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."

    Yeni ülkeler bulamayacaksın,

    başka denizler bulamayacaksın.

    Bu kent peşini bırakmayacak.

    Aynı sokaklarda dolaşacaksın.

    Aynı mahallede yaşlanacaksın;

    aynı evlerde kır düşecek saçlarına.

    Bu kenttir gidip gideceğin yer.

    Bir başkasını umma-

    Bir gemi yok, bir yol yok sana

    Değil mi ki, hayatına kıydın

    burada bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.

    K. Kavafis Çev: B. Pirhasan, Erdal Alova


    @ @ @ @ @


    Uzaklardayken yeni şeyler yazmaya çok zaman olmuyor malesef... Ama aklım yeni gözağrım blogumda. Ben de şiir ekleyeyim dedim :)

    Pablo Neruda en sevdiklerimden, belli olduğu üzere.

    Atilla İlhan, Can Yücel, Ataol Behramoğlu, Cemal Süreya, Ümit Yaşar Oğuzcan, Edip Cansever, Özdemir Asaf...

    Her zamanki gibi, eskilerde kalmış benim müzik ve şiir zevkim, ya da ben yanlış zamandayım kim bilir ?

    bir şiir daha

    yavaş yavaş ölürler... seyahat etmeyenler,
    yavaş yavaş ölürler...okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
    vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
    yavaş yavaş ölürler...alışkanlıklara esir olanlar,
    her gün aynı yolları yürüyenler,
    ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
    elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
    veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
    yavaş yavaş ölürler...
    aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
    rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
    hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
    dışına çıkmamış olanlar.

    pablo neruda

    6 Haziran 2011 Pazartesi

    bir şiir


    Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
    Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
    Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
    Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
    Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
    Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
    Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
    Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
    Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
    O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

    Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
    Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
    Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
    Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
    Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
    Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
    Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
    Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
    Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
    Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

    Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
    Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
    Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
    O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
    Artık sevmiyorum ya severim belki yine
    Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
    Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
    Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

    Belki bana verdiği son acıdır bu acı
    Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona

    Pablo Neruda

    2 Haziran 2011 Perşembe

    Peru 3, Gezi Programı

    Bu turu Koptur- Dünyanın Renkleri isimli firma ile yaptık. Tur programımız aşağıdaki gibiydi.

    Peru & Bolivya
    12 Kasım - 23 Kasım 2010

    Peru ve Bolivya’ya yapacağınız bu yolculuk, Conquistador’ların fethettikleri Yeni Dünya’nın gizeminin bir kısmını size açacak : “Kralların Şehri” Lima; Dünya’nın en büyük gökbilimsel takvimi sanılan Nazca çizgileri; arkeolojik hazineleri ile Kolomb öncesi zengin medeniyetler; İnka İmparatorluğu’nun kuruluş efsanelerine yol açan dünyanın en yüksek gölü Lago Titicaca; İnka’ların birleştirdikleri Kızılderili toplulukları; İnka’ların kozmik vizyonuna göre Dünya’nın göbeği Cuzco; büyüleyici manzaraları ile kayıp şehir Machu Picchu; La Paz ve Dünya’nın en yüksek yaylaları Altiplano; Conquistador’ların muhteşem kolonyal mimarisi... Kısacası, farklı ve güzel manzaraların ortasından, zengin medeniyetler mirasına uzanan bir seyahat.

    Tur Rehberi: Mehmet Yarangümeli

    Bu tura katılımcı sayısı 18 kişi ile sınırlıdır.
    4000 Mt.ler civarındaki yüksekliklerden geçecek olan bu seyahat, her ne kadar tur programındaki geziler yüksekliğe adaptasyon için Cusco bölgesinin en alçak yeri olan Kutsal Vadiden başlayacak şekilde planlandıysada, yüksek rakımla ilgili sağlık sorunu olan kişiler için bu seyahat zorlayıcı olabilir. Yolculuk boyunca rakım sorunu haricinde hiçbir konfor veya yol zorluğuyla karşılaşmadan yapabileceğiniz bir tur.

    TUR PROGRAMI

    12 Kasım Cuma İstanbul – Madrid - Lima

    İberia Hava Yolları ile saat 17:30’da hareketle saat 20:45’te Madrid’e varış.


    13 Kasım Cumartesi İstanbul – Madrid - Lima

    İberia Hava Yolları ile saat 00:15’te hareketle saat 05:30’da Peru’nun başkenti Lima’ya varış. Gelişte karşılama ve rezidansyel Miraflores semtindeki otelimize transfer. Dinlenme için öğle kadar serbest zaman. Öğle yemeğinin ardından, şehir turu için hareket. Peru’nun çölsel kıyısının ortasında yer alan Lima, İnka imparatorluğuna son veren İspanyol fatih Francisco Pizarro tarafından 1535 senesinde kurulmuş. “La Ciudad de los Reyes” (Kralların Şehri) ünvanına kavuşan Lima, 300 sene boyunca Güney Amerika’nın en önemli şehir olarak kalır. Günümüzde Lima’nın tarihsel ve modern zenginliği uyumlu bir sentez sunmakta. Dünya Mirası listesine alınan Lima’nın kolonyal tarihî merkezinden başlayan gezi esnasında Plaza de Armas’daki Calbido Belediye Binası, Hükümet Sarayı ve ön cephesindeki görkemli ahşap oyma balkonları ile Başpiskoposluk Sarayı ile hemen yanında bulunan ve Fransisco Pizarro’nun mezarını barındıran Katedrali, meydana yakın San Francisco Kilisesi, kilisenin altındaki kemik kümeleriyle dolu yeraltı mezarları ve Sevilla çinileri ile süslü manastırı görülecek yerler arasında. Daha sonra parklar, mağazalar, rezidanslar, bankalar ve iş merkezlerinin bulunduğu Okyanusa yakın modern San Isidro ve Miraflores semtlerinin gezilmesi.
    Akşam yemeği ve geceleme otelde.


    14 Kasım Pazar Lima – Ica

    Sabah, çölde ilerleyerek şaşırtıcı manzaraların içinden geçen Güney Panamerican yoluyla Lima’nın güneyindeki Ica kasabasına hareket. Ica’ya varışı takiben, çölün ortasındaki Dünya Mirası listesine alınmış ve hala esrarını koruyan Nazca çizgilerini küçük uçaklarla keşfetme. Boyları 15 ila 300 metreye arasındaki Nazca çizgilerinin sayısız geometrik motiflerini ve insan, kuş, maymun, örümcek, kertenkele şeklindeki figürlerini en iyi havadan görmek mümkün. Öğle yemeğinden sonra, Ica şehir turu esnasında Paracas ve Nazca Kültürlerini tanıtan ve ilginç mumyaları ile Peru’nun en enteresan müzelerinden biri olan Museo Regional müzesini ziyaret. Kum tepelerinin arasında bir vahada yer alan otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.


    15 Kasım Pazartesi Ica – Paracas - Lima

    Sabah, Ballestas Adaları’nı gezmek üzere Paracas Doğal Rezervine hareket. Bu adalarda binlerce göçmen kuş, deniz aslanı ve Humboldt pengueni yaşamakta. Tekneyle yapılacak bu gezide hayvanları çok yakından görmek mümkün. Adalara giderken tekneden kayalara oyulmuş ve Nazca çizgelerini çizen aynı insanlar tarafından çizilen El Candelabro isimli dev bir şamdan veya Kaktüs desenini görmek mümkün. Daha sonra, çöl yolundan Lima’ya dönüş ve Miraflores’teki otelimize yerleşme. Akşam yemeği Pasifik Okyanusu’nun büyüleyici manzaralarına hakim bir lokantada.


    16 Kasım Salı Lima - Cusco - Pisac -– Kutsal Vadi

    Sabah, hava limanına transfer ve And Dağlarında, 3400 metre yükseklikte bulunan Cusco’ya hareket. Varışı takiben otobüsle Urubamba Vadisindeki son derece renkli ve zengin pazarı ile tanınan Pisac kasabasına hareket. Geleneksel giysili yerli halk tarafından kurulan pazarda, rengarenk ve geleneksel elbiseler ve şapkalar, ponço ve kazak gibi lama yününden yapılmış giysiler, el işleri, müzik enstrümanları gibi çeşitli yerel sanat ürünleri satılmakta. Daha sonra, Kutsal Vadinin girişini korumak amacıyla İnkalar tarafından inşa edilen etkileyici Ollantaytambo Kalesini ziyaret için yola devam. 1538 de burada, kral Manco Inca İspanyolları yenmişti. Kutsal Vadide öğle yemeğinin ardından, bir dağın yamaçlarındaki Salinas Maras adlı tuz madenine hareket. Bir kaç havzadan oluşan ve İnkaların bölgeye gelmeden önce işletilen tuz madeninin beyaz rengi çevredeki dağın yeşilliğiyle büyük bir kontrast oluşmakta. Akşam üstü Kutsal Vadideki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.


    17 Kasım Çarşamba Kutsal Vadi – Machu Picchu – Cusco

    Sabah erken, Cusco tren istasyonuna transfer ve panoramik pencereli vistadome treni ile 120 km uzaklıktaki Agua Calientes’e hareket. Varışta, Güney Amerika’nın en ünlü ve en etkileyici ören yeri olarak tanınan ve Dünya Mirası listesine alınan Machu Picchu’ya otobüsle çıkış. Amerika'ya gelen conquistador dediğimiz İspanyol istilacıların yüzyıllarca bulamadığı, efsanelere konu olan kayıp şehir Machu Picchu, 1911’de Amerikalı arkeolog, kaşif ve politikacı Hiram Bingham tarafından keşfedildi. Nefes kesici manzaralar sunan büyüleyici Machu Picchu, XV.ci yüzyılın ortasında İnka Pachacutec tarafından bir dağın tepesinde kurulup, son İnka’ların sığınağı olmuş. Machu Picchu ziyaretinden sonra, öğle yemeği için otobüsle Aguas Calientes’e dönüş ve daha sonra trenle Kutsal Vadi’ye hareket. Otobüsle Cusco’ya doğru yola devam ve tarihî şehirdeki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.


    18 Kasım Perşembe Cusco

    Gün boyunca, yerli Quecha dilinde “dünya’nın göbeği” anlamına gelen Dünya Mirası listesine alınan Cusco ve çevresi gezisi. Peru´daki İnka Hanedanlığı´nın efsanevi kralı Manco Capac tarafından kurulan ve Büyük İnka İmparatorluğu’nun başkenti olan Cusco, İspanyol’ların buraya yerleşmesinden sonra İnka saraylarının temellerinin üstüne kurulan şaşırtıcı bir sömürge şehiri oldu. Gezi esnasında, bir zamanlar altın ve gümüş ile kaplı Koricancha Güneş Tapınağı, Plaza de Armas Meydanı ve muhteşem bir tahta işçiliği ve tablolar barındıran barok katedrali ve tarihî sokakların keşfi... Öğle yemeğinden sonra otobüsle şehrin çevresindeki kalıntıları ziyareti için hareket: mağarası ve yarım yuvarlak amfitiyatro şeklindeki mabedi ile İnka dinî merkezi Kenko; teras ve merdivenleri ile askerî bir yapı olan Puca Pucara; Tambomachay İnka Kaplıcaları; Cuzco şehrine bakan, bir puma kafası şeklindeki dev taşları ile nefis bir mimarisi olan Sacsayhuaman Kalesi. Akşam üstü Cusco’ya dönüş. Akşam yemeği folklorik gösterileri eşliğinde yerel bir restoranda. Geceleme otelde.


    19 Kasım Cuma Cusco - Puno – Uros Adası

    Sabah otobüsle hareket ve Cuzco-Puno arasındaki Altiplano yüksek yaylasında yolculuk. Bu yolculuk esnasında aynı familyaya ait lama, vicuna ve alpaca sürülerinin koşuştuğu vahşi bir doğanın unutulmaz manzaralarını seyredip, çömlekçilik ve dokumacılık yapılan bir köyde mola vererek farklı bir yaşam tarzını gözlemleyebileceksiniz. Cuzco’nun 150 kilometre güney doğusunda, 4312 metre ile bu yolun en yüksek noktası olan La Raya üzerinden geçerek seyahatinde en yüksek rakımına ulaşmış olacaksınız. Öğleden sonra 3800 metre yükseklikteki Titicaca gölünün kıyısında bulunan Puno’ya varış, göl manzarasına hâkim otelimize yerleşme. Göl, efsaneye göre İnka İmparatorluğunun kurucuları Mama Ocllo ve Manco Capac’ın geldikleri yerdir. Dünyanın en yüksek gölü olarak bilinen Titicaca’da ki tekne gezisinde, Uros Kızılderili’lerin yaşadıkları “tottora” adlı sazdan yapılan yüzen adaları ve yine yerlilerin sazdan olan küçük evlerini, tekneleri ile nasıl balıkçılık yaparak ve avlanarak yaşamlarını sürdürdüklerini görme imkanı. Akşam üstü Puno’ya dönüş. Öğle yemeği, akşam yemeği ve geceleme otelde.


    20 Kasım Cumartesi Puno - Copacabana – Ay Adası & Güneş Adası – Huatajata – La paz

    Sabah, gümrük işlemleri için önce Peru sınırında bulunan Kasani’ye hareket edip sonra Bolivya ve Peru’nun paylaştıkları Titicaca Gölünün Bolivya tarafındaki Copacabana’ya doğru yola devam. Copacabana şehri Bolivya’nın en önemli katolik hac yeridir. Copacaba’nın tanınmış kolonyal kilisesi "la Candelaria" yı ziyaret. Bu kilise, Bolivya’nın koruyucusu ve mucize yarattığına inanılan Morena Meryem Anası’na ithaf edilmiş. Copacabana gezisinin ardından, Titicaca Gölünde ki yerlilerin en önemli dinî merkezi olan Güneş Adasına hızlı tekne ile geçiş ve bu güzel adada öğle yemeği. Efsaneye göre Manco Capac’ın Güneş Tanrısı İnti tarafından büyütüldüğü yer olduğu için yerel mitolojide büyük önem taşıyan Güneş adası gezisi esnasında eski İnka sarayı Pilkokaina, 200 basamaklı İnka merdiveni, Yumani bahçeleri, sonsuz gençlik getiren Kutsal Pınarı görebilirsiniz. Daha sonra, Ay Adasına hareket. Burada kutsal bakirelerin yaşadıkları ve İnka kralı ve ailesi için elbise dokudukları Aqlla Wasi manastırının harabelerini ziyaret. Daha sonra, tekne ile Huatajata’ya varış ve Altiplano müzesini ziyaret. Otobüsle La Paz’a doğru yola devam ve akşam üstü Bolivya’nın hükümet merkezine varış. Huayna Potosi (6094 m) ve Nevado Illimani (6460 m) dağlarının arasındaki Chuquiago Marka vadisinde kurulmuş şehir merkezindeki oteleimize yerleşme. Akşam yemeği folklorik gösterileri eşliğinde yerel bir restoranda. Geceleme otelde.


    21 Kasım Pazar La Paz - Tiwanaku – La Paz

    Sabah, La Paz’ dan 70 kilometre mesafedeki Dünya Mirası listesine alınmış ve Bolivya’nın en mistik ören yeri olan Tiwanaku gezisi için hareket. Milat’tan sonra 500-900 yılları arası altın çağını yaşayan ve diğer Amerikan kültürlerinden çok farklı olan Tiwanaku en eski Amerikan medeniyetlerinden biridir. Yerel arkeolojik müze gezisinden sonra, Tiwanaku harabelerinin keşfi: yedi basamaklı bir terastan oluşan piramit şeklindeki Akapana; güneş kapısı anlamına gelen meşhur "Puerta del Sol" ve rahip heykellerinin bulunduğu Kalasasaya Tapınağı; normal seviyeden 2 metre daha derin olan dikdörtken batık avlulu yarı yeraltı tapınağı. Öğle yemeği için La Paz’a dönüş. Dağların yamaçlarında, merkezden 1000 metre yüksekliğe kadar yapılan binalarla atipik bir topografiye sahip şehir, son derece şaşırtıcı bir görüntü sergilemekte. Kentin 15 kilometre uzağındaki Valle de la Luna‘ya (Ay Vadisi) hareket ve erozyon’un yonttuğu garip jeolojik kireç oluşumları arasında gezinti. Daha sonra, dünya’nın en yüksek başkenti La Paz turu: Hükümet Sarayı, Ulusal Kongre Binası ve Katedral’in bulunduğu Plaza Murillo Meydanından başlayarak Gustave Eiffel’in tasarladığı Çağdaş Sanatlar Müzesi gezisi. Ardından, ön cephesi yerli motiflerle dekore edilmiş barok San Francisco Kilisesinden Kızılderili büyücülerin geleneksel tıp ve ritüelleri için satın aldıkları kurutulmuş hayvan, çeşitli otlar ve muska gibi değişik malzemelerin satıldığı Cadılar Pazarı ve el sanatları dükkanlarının bulunduğu Sagarnaga sokağına kadar yürüyüş.
    Akşam yemeği ve geceleme otelde.


    22 Kasım Pazartesi La Paz – Lima – Madrid

    Sabah erken, hava limanına transfer ve Lima’ya uçuş. Lima’ya varışı takiben, şehir merkezine transfer ve Kolomb öncesindeki farklı medeniyetlerine ait altın ve seramik gibi muhteşem koleksiyonlarını barındıran Rafael Larco Herrera Arkeoloji ve Antropoloji Müzesini ziyaret. Öğle yemeğinin ardından son alış verişleriniz için serbest zaman. Akşam üstü hava limanına transfer ve İberia Hava Yolları ile saat 19:55’te Madrid’e hareket.


    23 Kasım Salı Madrid - İstanbul

    Saat 14:25’te Madrid’e ve saat 17:55’te Madrid’den hareketle saat 22:45’te İstanbul’a varış.